Evini Temizlerken Çevreyi Kirleten Canlıya Ne Ad Verilir
Evet, doğru bildiniz… Yanıt insanoğlu.
İnsanın, evini temizlerken kullandığı kimyasalların haddi hesabı yok. Bunlar, evden uzaklaştırıldığında direkt olarak doğaya gidiyor. Çevre üzerindeki etkileri de yıkıcı oluyor. Doğaya verilen zarar bununla kalsa iyi. Tükettiğimiz ürünlerin üretimi sırasında gerçekleşen emisyonlar, bu ürünlerin tüketimi sonrasında ambalajları ve diğer atıklar yine doğaya gidiyor ve verilen zararı misliyle artırıyor. Sonu şimdiden gözükmekte olsa da, kapitalizmin dayattığı çılgınca tüketim dalgası, kullan at alışkanlığı, çevre üzerinde tamir edilmesi güç hasarlar yaratıyor.
Ah bu insanoğlu… Charles Bukowski, ne güzel söylemiş. “Tabii ki bir insanı sevebilirsiniz, eğer onu yeterince tanımıyorsanız.” diye. Söylem güzel olsa da, konu burada çetrefilleşiyor. İnsanoğlunun bir bölümü çevreyi umarsızca, sonun yaklaştığını görmeden ya da aldırmadan kirletmekte sorun görmezken, bazıları da temizlemeyi ve pırıl pırıl bir çevrede yaşamayı dert ediniyor ve çevreye hasar veren kimyasalların üretiminin sonlandırılması, atıkların kontrol altına alınması ve halihazırda doğada bulunanların temizlenmesine kadar geniş bir yelpazede çalışmalar yürütüyor.
Mesela, “sonsuz kimyasallar” adı verilen kimyasallar… Doğada o kadar güç ve uzun zamanda çözünebiliyorlar ki, bu ismi almışlar. Cep telefonlarından yarı iletkenlere kadar pek çok eşyada kullanılıyorlar. Bu kadar yaygın kullanım alanı bulmalarına karşın kanser ve kalp sorunları gibi hastalıklarla ilişkilendiriliyorlar. 3M firması, 2025’ten itibaren bu kimyasalların üretimini sonlandıracağını açıkladı. Keşke daha erken yapsalarmış.
Ama onlar üretimi sonlandırmadan önce Northwestern Üniversitesi’nden bazı araştırmacılar “sonsuz kimyasalları” çözündürmenin basit, düşük enerjili bir yönteminin bulunduğunu açıklamışlar. Bu keşif üzerine arayışın sonlanmadığı anlaşılıyor, çünkü University of California Riverside’daki bir bilim insanı ekibi, kısa süre önce sudaki sonsuz kimyasalların yok edilmesi için alternatif bir yöntem üzerinde çalıştıklarını duyurdu. Yöntemde, içme suyu kaynaklarında bulunan bu zararlı maddeleri parçalamak için UV ışığı ve hidrojen gazı kullandıkları belirtiliyor.
Tüketim sonrası arta kalan atıklar, genellikle çöp yığınları şeklinde yaşam alanlarından uzaklaştırılıyor ve çoğunlukla göz önünden kaldırılmaları için başvurulan yöntem “gömmek”. Bilim insanları, boyutları giderek büyümekte olan bu soruna da yoğunlaşmış durumda. Çözüm geliştirebilmek için bakteriler ve böcekler üzerine yoğunlaşmış durumdalar. Ve belki de, çözüm Zophobas Morio adı verilen bir siyah böceğin, kağıt ataşı büyüklüğündeki larvaları. Bu larvalar plastik köpük olarak adlandırılan polistiren üzerinde hayatta kalabiliyor, dahası bu maddeyi sindirebiliyor. Araştırmalar, süper solucan adı verilen bu organizmanın plastik köpüğü sindirmesine imkân veren enzimler üzerine yoğunlaştırılacak gibi gözüküyor. Böylelikle, dünya çapındaki depolama alanlarının yüzde otuzunu işgal eden plastik köpük çöpleriyle baş etmenin ve bunları geri dönüştürmenin doğal bir yoluna ulaşmayı hedefliyorlar.
Sizin de dikkatinizi çekiyor mu? Yazılarımda genellikle bilimsel çalışmalara atıfta bulunuyor ve hep ülkemiz dışındaki kuruluş ve üniversiteleri adres gösteriyorum. İnsanın kanına dokunuyor. Neden ülkemizden de çok sayıda, dünya çapında övgü toplayan araştırmalar/çalışmalar çıkmıyor? Şöyle bir bakıp, yurt dışında ses getiren o çalışmalarda görev alan, liderlik yapan Türk bilim insanlarını görünce içimdeki üzüntü daha da artıyor.
Ancak, çevre konuları özelinde içim biraz daha rahat. Çevresel sorunların çözümlenmesine ilişkin olarak, ortaya önemli iddia koymuş olan % 100 Türk sermayeli bir şirket var. Unvanı, 7Cbasalia Global. Geliştirdikleri teknolojinin ismi ise Basalia biyo-döngü teknolojisi ve insanlığın karşı karşıya olduğu tüm çevre sorunlarını, bütüncül ve doğa ilkelerine uygun şekilde kökten çözmeyi hedefliyor. Buluş ve proses, bilim insanı Ahmet Başal’a ait.
Teknoloji, uzun yıllar boyunca seçim ve adaptasyon yoluyla geliştirilmiş olan yeni nesil, zırhlı ve akıllı mikroorganizma topluluğu Basalia’ya dayanıyor. Basalia kültüründeki mikroorganizma takımlarının ayrı görevleri var ve her biri, her türlü atık malzemeyi keşfetmek, yakalamak, bağları kırmak, ayrıştırmak ve iyonize etmek için işbirliği yapıyorlar.
Anılan biyoteknoloji, sıralı ve bütüncül reaksiyonlar zinciri ve ‘’Sıfır Atık – Sıfır Emisyon’’ prensibi ile ister katı, ister sıvı ya da gaz formunda olsun tüm organik ve inorganik atıkları ayrıştırıyor, çevresel ve ekonomik açıdan faydalı çıktılara dönüştürüyor.
Şirket, Basalia biyo-döngü teknolojisinin en tehlikeli katı atıkları nötralize etme ve en kirli suları saflaştırma özelliğine sahip olduğunu belirterek; konvansiyonel çevre teknolojilerinin hiçbirinin Basalia ile rekabet etme şansı bulunmadığı inancını ısrarla vurguluyor.
Bu iddialı yaklaşım, beni heyecanlandırıyor. Önce Türkiye’de, sonra dünyada yankı getirmesini diliyorum. Türkiye’den farklı konularda, daha da fazla iddialı ses yükselmesini temenni ediyorum.
Bir sonraki yazıda görüşene kadar, sağlıcakla kalın.